Talayman Akustik Genel Müdürü Türker Talayman ile akustik konfora yönelik çalışmalarını, mevcut yönetmeliklerin çevresel gürültü kontrolü ve yapı akustiği açısından yeterliliği üzerine konuştuk. Talayman, yalıtım pazarının sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için, ilgili aktörlerin ortak çalışmalarla ülke ölçeğinde fayda hedeflemesi gerektiğini belirtiyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği lisans derecesinden sonra İngiltere York Üniversitesi’nde Müzik Teknolojileri ve Akustik konusunda yüksek lisans derecesini alan Türker Talayman, 1999’dan bu yana çalışmalarını akustik alanında sürdürüyor. Yapı akustiği, ölçüm ve modelleme teknikleri, akustik laboratuvarlar, elektro-akustik, titreşim denetimi alanlarında çok farklı projelerde yer alan Talayman, akustik biliminin farklı disiplinlerle etkileşimde olan yapısının ve farklı proje tipleriyle karşılaşmanın kendisini canlı tuttuğunu, araştırma ve öğrenme isteğini beslediğini ifade ediyor.
Türker Talayman 2009’dan bu yana da, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü Yapı Bilgisi Anabilim Dalı’nda lisans düzeyinde Akustik Projelendirme seçmeli dersini veriyor. Bu görevi, mimarlık öğrencilerinin mimari akustik konusunda bilgi sahibi olmalarına yardımcı olmak amacıyla bir sosyal sorumluluk çerçevesinde gerçekleştirdiğini belirtiyor.
Gürültü denetimi, hacim akustiği konularındaki çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz? Bu çalışmalarınızdan en çok hangisi öne çıkıyor ve talep görüyor?
2009’dan bu yana Talayman Akustik çatısı altında akustik tasarım, projelendirme, danışmanlık ve ölçüm hizmetlerini, ISO 9001 uyarınca yürütmekte olduğumuz Kalite Sistemimizle birlikte uluslararası düzeyde gerçekleştirme hedefiyle çalışıyoruz. Bu hedefe yönelik vizyon ile yurt içi ve yurt dışında prestijli projelerde yer alma şansını yakaladık.
Gürültü denetimi ve hacim akustiği konuları aslında firmamızın çalışma alanının büyük kısmını oluşturan yapı akustiği alanının alt başlıkları. Akustik hassasiyeti bulunan alan veya mahallerin gürültü ve titreşim kaynağı olan alan veya teçhizattan korunması, gerekli düzenlemelerin yapılması gürültü denetimi kapsamına giriyor. Bir mahalin fonksiyonuna göre içerisindeki kullanıcıların doğru duyuma sahip olabilmesi, fonksiyonun gerekliliklerinin yerine getirilebilmesi için gerekli iç düzenlemelerin yapılması ise hacim akustiğini ilgilendiriyor.
Bunlar ayrı alanlar gibi gözükmekle birlikte aslında akustik konfor olarak tarif edebileceğimiz hedefe ulaşabilmek adına birlikte değerlendirilmesi zorunlu olan alanlardır. Hacim akustiğine göre doğru planlanmış, yüzey malzemeleri belirlenmiş ve doğru bir uygulamayla hayata geçirilmiş bir oditoryum mahalinin, dış ortama bakan çatı katmanı uygun seçilmezse yağmur anında damlaların oluşturduğu gürültü veya çatıya yerleştirilmiş bir klima santralinin gürültüsü salon içerisine intikal edecek ve hacim içerisinde yeterli akustik konfor şartları sağlanmamışolacaktır. Tersi bir durumu düşünürsek, iyi yalıtılmış bir salon kabuğu içerisinde uygun akustikkaplamaların seçilmemiş olması veya doğru uygulanmaması sebebiyle salon içerisinde istenmeyen yansıma ve ekoların olması, konuşmanın anlaşılabilirliğinin çok düşük olması da yine akustik konfor şartlarının sağlanmamasıyla sonuçlanacaktır.
Akustik konfor konusunu bütüncül ele alarak dahil olduğumuz projeleri geliştirirken bu konulara mutlaka dikkat ediyor, diğer proje paydaşlarına bu konularla ilgili gerekli uyarı, yönlendirme ve danışmanlığı sunuyor, akustik hedef kriterleri sunuyoruz. Yıllar içerisinde, akustik konusundaki çalışma ihtiyacının büyük çoğunlukla tiyatro, konser veya konferans salonlarıyla sınırlı olduğunun düşünüldüğünü ve buna yönelik talepler olduğunu gözlemledim. Ancak ülkemizde gelişen şartlar, inşaat sektöründeki ilerlemeler, nitelikli proje oranının artması ve en önemlisi konuyla ilgili müşteri bilinç ve taleplerinin artmasıyla akustik konusunda her anlamda ilerleme olduğu kanısındayım.
Ağırlıklı olarak ne tür projeler ve yapılar için talep alıyorsunuz?
Bugün konvansiyonel olarak bir ağırlığı olan salon projelerinin yanı sıra, konut, turizm, ticari, ofis ve endüstriyel olarak sınıflandırdığımız birçok alanda projeler gerçekleştiriyoruz. Türk Standartları Enstitüsü Yapı Akustiği Laboratuvarları, Garanti Bankası Pendik Teknoloji Kampüsü, Four Seasons Resort Otel Çeşme, Fatih Belediyesi Kültür Merkezi, Doğuş Medya Grubu NTV ve CNBC-e TV Stüdyoları, BIOISTANBUL, Konya Selçuklu Belediyesi Kongre ve Kültür Merkezi, Senegal Dakar Uluslararası Kongre Merkezi, FTI Akredite Yapı Akustiği Laboratuvarları, SURYAPI EXEN Konutları, Turkcell Global Bilgi Çağrı Merkezleri, Capitol Alışveriş Merkezi, Azerbeycan Gabala Tiyatrosu, İpek Üniversitesi Or-An Merkez Kampüsü, Irak Bağdat Deneme Tiyatrosu, Belek Regnum Carya Golf Hotel, D-Hotel Bodrum ve D-Hotel Göcek gibi birçok farklı fonksiyona ve büyüklüğe sahip, ancak hepsi birbirinden önemli olduğunu düşündüğümüz yapı projelerinde yer alarak, değer katma çabası içerisindeyiz. Amacımız rapor, çizim ve teknik şartnamelerimiz ile proje aşamasında, daha sonra uygulama kontrollüğü ve akustik performans testleriyle imalat ve kabul aşamalarında uluslararası kalitede hizmet sunmak. Gayretimiz hizmetlerimizi sürekli iyileştirmek ve uzman ekibimizi daha da büyüterek birçok büyük ölçekli ve farklı coğrafyalardaki projelerde eşzamanlı olarak yer alabilmek.
Gürültü ölçümü ve haritalamasını nasıl yapıyorsunuz? Bu konuda en çok hangi kurum ve işletmelerden talep geliyor?
Gürültü veya diğer akustik ölçümleri ilgili akustik standartlar uyarınca, yüksek hassasiyetli, Tip-1 sınıfı, kalibre cihazlar ve teknik uzmanlarımızla gerçekleştiriyoruz. Ölçümlerle ilgili hazırlık ölçümlerin gerçekleştirilmesi, kayıt altına alınması ve son olarak raporlanması konularına da Kalite Sistemimiz içerisinde özel önem vermiş durumdayız. Ölçüm sonuç raporlarının doğru bir şekilde dokümante edilmesine ve eğer ölçüm tipi uygunsa tekrar edilebilirliğine dikkat ediyoruz. Tekrar edilebilirlik bir başka ekibin bizim ayrıntılı belirttiğimiz şartlarda, standart uyarınca aynı ölçümü tekrarladığı durumda denk sonuçlar elde edilmesini ifade ediyor. Konutlardan hidroelektrik santrallerine, stüdyolardan fabrikalara, proje yönetim firmalarından malzeme üreticisi firmalara kadar geniş bir yelpazede akustik ve titreşim ölçüm talepleri alıyoruz.
Gürültü konforu için en alt ve en üst değerlerden bahsedebilir misiniz? Büyük şehirleri gürültü konforu açısından değerlendirebilir misiniz?
Aslında bu değerler ülkemizde yürürlükte olan Çevresel Gürültünün Denetimi ve Yönetimi Yönetmeliği’nde, “yapı fonksiyonuna bağlı biçimde izin verilen en yüksek geri plan gürültüsü düzeyleri” olarak ifade ediliyor. Yönetmeliğin ana çatısı Avrupa Birliği Gürültü Yönergesi (2002/49/EC) üzerinden geliştirildi. Bu kapsamlı yönetmelik uyarınca büyük şehirlerimizin ulaşım sistemleri kaynaklı gürültü haritalarının aşamalı olarak bu yıllarda tamamlanması gerekiyor. Konuyla ilgili çalışmaların yürütüldüğünü biliyoruz. Düşünün ki sadece İstanbul en az 15-16 milyonluk nüfusuyla birçok orta ölçekli Avrupa ülkesinden büyük, yoğun nüfusa sahip bir metropol. Bunlar çok kapsamlı, uzun süreçler gerektiren çalışmalar. Sonuçlar kamuyla paylaşıldığı oranda bizler de haberdar olup, yorumlama şansına sahip olacağız.
Ancak bir uzman görüşü olarak bu aşamada söyleyebileceğim şudur ki, sonuçların yönetmelikte belirtilen değerlerin üzerinde çıkması kuvvetle muhtemeldir; ve buna göre düzeltici ve önleyici etkinlikler gerçekleştirilmesi zorunluluğu kesindir. Çevreyollarının hemen paralelinde yapılan yapıların, yurt dışı örneklerinde de gördüğümüz üzere otoyol kenarı gürültü engeli gibi gürültü önlemleri alınmadığı, maruz kalınan yüksek gürültü düzeyine göre özel yapı kabuğu tasarımlarının yapılıp yapılmadığının tartışmalı olduğu düşünüldüğünde, yeterli akustik konfor şartlarının sağlanmasını beklemek büyük bir iyimserlik olacaktır. Bu konu bir anlamda ekonomik refah düzeyi ve kültürle de ilgili… Vatandaşların bu konuda taleplerinin oluşması, bu taleplere bağlı olarak yönetmeliklerin oluşturulması, sonrasında da yönetmeliklerin doğru şekilde uygulanıldığının takipçisi olunması gerekli. Bu çerçeveden bakıldığında, Avrupa’nın kuzey ve güney ülkeleri arasında dahi hedef değerler açısından farklılıklar olduğu; kuzey ülkelerinin daha yüksek beklentileri olduğu görülebilir. Bizim bu konuyla ilgili hedeflerimizi ve eylem planlarımızı ortaya koyarken mantıklı ve yapılabilir olanın tedrici bir yapıda olmasını; önce küçük hedeflere sonrasında daha büyük hedeflere ulaşılması olacağını söyleyebiliriz. Aksi durumda, gerekli teknik, ekonomik, sosyal ve kültürel altyapısının doğru şekilde oluşamayacağını ve sağlıklı bir ilerleme sağlanamayacağını öngörebiliriz.
İstanbul’da ses yalıtımı ve gürültü denetimi konusunda yeterince nitelikli proje uygulaması olduğunu düşünüyor musunuz?
Yapı Endüstri Merkezi’nin her yıl hazırladığı Türkiye Yapı Sektörü Raporu’nu detaylı ve titiz hazırlanmış bir rapor olarak değerlendirir ve takip ederim. Ancak yalıtım sektörüdeğerlendirmelerinde sadece ısı ve su yalıtımı konuları geçiyor, ses yalıtımı konusunda herhangi bir veriye hâlâ ulaşılamıyor.
Yine de son yıllarda özellikle döşemelerde darbe sesi yalıtımı konusunda belirgin bir bilinç ve talep oluştuğunu, buna bağlı olarak da ülkemizde birçok üreticinin bu alana eğildiğini ve yeni üreticilerin de ortaya çıktığını, ciddi bir fiyat baskısı olduğunu görüyoruz. Bu da bir anlamda konunun canlı olduğunu gösteriyor. Ancak önerilen ürünlerin nitelikleri, akredite test ve sertifikasyon eksiklikleri ve uzun yıllar içerisinde darbe sesi yalıtım performansının nasıl bir değişim göstereceği konusunda bilgi birikimi oluşmamış olması itibariyle yapılan uygulamaların verimliliği tartışılabilir.
Yüksek çevresel gürültüye maruz alanlarda günümüz mimari tercihleri itibariyle yoğun olarak inşa edilen cam giydirme binaların cephe ses yalıtım düzeylerine de dikkat edilmesi gerekiyor. Sadece camların değil, profillerle birlikte oluşan bütüncül cephe sisteminin tasarımında da akustik kriterler dikkate alınmalıdır. En doğru yöntem binanın inşa edileceği alanda uzun süreli gürültü ölçümleri alınarak çevresel gürültü profilinin oluşturulması; bina cephesine intikal edecek gürültü düzeyi ve frekans analiziyle gürültü profilinin ortaya konması; binanın fonksiyonu, yönetmelik veya özel şartnameler gereğince iç mahallerde elde edilmesi gerekli olan geri plan gürültü düzeyinin tespit edilmesi; bu veriler ışığında cephe sisteminden beklenen ses yalıtım düzeyinin bir toleransla belirlenmesi; cephe sistemi tasarımı sonucunda ISO 10140-2 ve ISO 10848-2 uyarınca laboratuvar şartlarında akustik testlerinin yapılması ve sahada beklenecek performansın en az 3-4dB üzerinde bir yalıtım düzeyinin elde edildiğinin görülmesi; şartnameye uygun fabrika imalatları sonrasında da şantiyede çok sıkı kontrol eşliğinde dikkatli uygulamalar yapılması gereklidir. Uygulama sırasında oluşacak en küçük hatalar bile, sonucu doğrudan etkileyebilir ve tespiti çok zor zayıflıklara neden olabilir. Buraya kadar aktarmış olduğum bu detaylı çalışmaya içerisinde bulunduğumuz sınırlı sayıda projede yer verilmiş olmasından; bu meşakkatli, süre ve bütçe gerektiren çalışmaların az sayıda projede gerçekleştirilmiş olabileceğini tahmin ediyorum.
Türkiye’de ses yalıtımı ve akustik konfora yeterince önem veriliyor mu? Yürürlükte olan gürültü yönetmeliği mevzuatları yeterli mi?
Yapı sektörünün gelişimine bağlı olarak akustik konusundaki gelişim dikkati çekici. Isı yalıtım ektörünün son 10 yıl içerisindeki gelişim süreci ve eriştiği olgunluk düzeyinden projeksiyon yaparsak, gürültü ve titreşim yalıtımı konusunda da önemli gelişmeler yaşanacağını ve pazarın her geçen gün büyüdüğünü söylemek doğru olacaktır. Yalıtım pazarının sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için konuyla ilgili tüm aktörlerin eş zamanlı olarak konuya eğilmesi, ortak çalışmalar yürüterek, tekil fayda yerine ülke ölçeğinde faydanın hedeflendiği çalıştaylar yapılması gerekir. Beraberinde tedrici bir iş planı oluşturularak yönetmelik veya kontrollük bağlamında resmi kurumlar, eğitimler konusunda üniversite ve onaylı eğitim kurumları, imalat tarafında ise malzeme üreticileri ve yükleniciler ile bizim gibi akustik konusunda uzman hizmetler sunan firmalardan oluşan saha ekiplerinin katılımı şarttır. Ortak akıl ile elde edilebilecek sonuçlar uygulanabilir olabilecektir.
Türkiye’de ses yalıtımı ve akustik konfora yeterince önem veriliyor mu? Yürürlükte olan gürültü yönetmeliği mevzuatları yeterli mi?
Yapı sektörünün gelişimine bağlı olarak akustik konusundaki gelişim dikkati çekici. Isı yalıtım sektörünün son 10 yıl içerisindeki gelişim süreci ve eriştiği olgunluk düzeyinden projeksiyon yaparsak, gürültü ve titreşim yalıtımı konusunda da önemli gelişmeler yaşanacağını ve pazarın her geçen gün büyüdüğünü söylemek doğru olacaktır. Yalıtım pazarının sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için konuyla ilgili tüm aktörlerin eş zamanlı olarak konuya eğilmesi, ortak çalışmalar yürüterek, tekil fayda yerine ülke ölçeğinde faydanın hedeflendiği çalıştaylar yapılması gerekir. Beraberinde tedrici bir iş planı oluşturularak yönetmelik veya kontrollük bağlamında resmi kurumlar, eğitimler konusunda üniversite ve onaylı eğitim kurumları, imalat tarafında ise malzeme üreticileri ve yükleniciler ile bizim gibi akustik konusunda uzman hizmetler sunan firmalardan oluşan saha ekiplerinin katılımı şarttır. Ortak akıl ile elde edilebilecek sonuçlar uygulanabilir olabilecektir.
Mevcut yönetmeliğimiz çevresel gürültü çerçevesinden konuyu ele alan kapsamıyla, bütünlüğü olan bir mevzuat olarak değerlendirilebilir. Tabii ki her mevzuat gibi iyileştirilebilir yönleri vardır. Ancak mevcut haliyle bile içeriğini tamamen uygulamakta zorluklar olduğu göz önüne alındığında, daha önce de belirttiğim üzere tedrici uygulama aşamaları açısından, kapsamında bazı çok küçük iyileştirmelerle yeterli olduğu söylenebilir. Esas sorun yapı akustiği konularını ele alan bir yönetmeliğimizin olmamasıdır. Eski Bayındırlık Bakanlığı, güncel olarak birleşik yapıdaki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında bu konuyla ilgili yetkililerin geçen yıl ortalarından beri böyle bir yönetmeliğin hazırlanması konusunda bir inisiyatif ortaya koyduklarını biliyorum. Konuyla ilgili bizimle de görüşüp bilgi alışverişinde bulundular. Akabinde Aralık 2013’te gerçekleşen Türk Akustik Derneği’nin 10. Ulusal Akustik Kongresi’nde de konuyla ilgili toplu ve birebir görüşmelerle uzmanların görüşlerini aldıklarını gördük. Daha önce belirttiğim gibi, tüm aktörlerin yer alacağı bütüncül bir çalıştay sonrasında, yapı akustiği konusundaki mevcut çevresel gürültü yönetmeliğinden ayrı ama bağıntılı bir mevzuatın hazırlanması gerekli.
Yeni yönetmelikte fonksiyon ve yapı tipine bağlı olarak, bağımsız birimler arasında sağlanması gereken en düşük hava doğuşlu sese ve darbe sesine karşı yalıtım düzeyleri ile cephelerden beklenen en düşük hava doğuşlu ses yalıtım düzeyleri ifade edilmelidir. Yeni inşa edilecek binalar için düzeylerin yanı sıra yenilenecek mevcut binalara ait ayrı değerler verilmeli, binaların enerji kimlik belgesinde belirtildiği gibi kademeli performans sınıflandırmaları yapılmalıdır. Bu işlerde belirli düzeyler yakalandıktan sonra binaların iskân raporları kapsamında yerinde akustik ölçümlerinin yapılıp, talep edilen performans düzeylerinin yakalanmasının şart koşulması, yapılarda akustik konfor şartlarının asgaride sağlanmasını garanti edeceği görüşündeyim. Mevzuatın bir an önce hazırlanması ve yürürlüğe girmesi, hem yeni geliştirilen yapı projeleri hem de kentsel dönüşüm konusundaki artan bir ivmeyle devam eden çalışmalarınoluşturduğu büyük potansiyelin de kullanılabilmesini sağlayacağı açıktır.
*Bu içerik İzocam Diyalog Dergisinin Ocak, Şubat, Mart2014 tarihli sayısından alınmıştır.