İTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Gülten Manioğlu, pasif iklimlendirme ve enerji korunumu uygulamalarının ısı yalıtımına ve enerji verimliliğine katkıları ile sağlıklı binalarda ısı yalıtımı uygulamaları konusunda bizleri bilgilendirdi.
Gülten Manioğlu; pasif iklimlendirme, enerji etkin bina tasarımı ve binalarda enerji korunumu, iklimle dengeli tasarım, yapay çevre ile aktif sistemlerin bütünleştirilmesi, mimarlıkta sürdürülebilirlik ve ekoloji, binalarda su korunumu, yenilikçi atık su teknolojileri ve yerleşmelerde yağmur suyu eldesi konularında 1993 yılından bu yana İTÜ Mimarlık Fakültesi Fiziksel Çevre Kontrolü Birimi bünyesinde akademik çalışmalar yapıyor ve dersler veriyor.
Pasif iklimlendirme ve enerji korunumu uygulamaları nedir; ısı yalıtımına ve enerji verimliliğine sağladığı katkıları anlatabilir misiniz?Enerjiyi korumanın ilk kuralı enerjiyi harcamamaktır. Pasif iklimlendirme, binaların tasarım aşamasında, enerji etkin tasarım değişkenlerine ilişkin doğru kararlar alınmasıyla gerçekleşir. Enerji etkin tasarım değişkenleri, yerleşme, bina, hacim ve yapı elemanı ölçeğinde ele alınır. İklim bölgelerine göre arazide doğru yer seçimi; yani güneş ışınımı veya rüzgardan faydalanma veya korunma, binaların birbirlerine göre konumlarının belirlenmesi;
yani binaların birbirleri için gölgeli alan yaratmaları ya da birbirlerinin güneş ışınımı kazançlarına engel olmamaları, binanın formunun belirlenmesi, binaların güneş ışınımı veya rüzgara göre yönlendirilmesi, hacimlerin bina içindeki konumları ve yönlendiriliş durumları ve son olarak da bina kabuğunun opak ve saydam bileşenlerine ilişkin doğru kararlar alınması pasif iklimlendirmenin en temel adımlarıdır. Binalar pasif olarak ne kadar doğru tasarlanırlarsa aktif ve enerji harcayan sistemlere duyulan gereksinim de o kadar azalacaktır. Dolayısıyla tasarım sürecinde alınan pasif iklimlendirmeye ilişkin kararlar, binanın ömrü boyunca ortaya çıkacak olan enerji harcamalarının belirleyicileridir.
Sağlıklı binalarda ısı yalıtımı uygulamaları nasıl yapılmalı, nelere dikkat edilmeli?
Isı yalıtımı pasif iklimlendirme sürecinde yapı elemanı ölçeğinde ele alınır. Yerleşme, bina ve hacim ölçeğinde alınan tüm önlemler sonrası binanın gösterdiği performansa göre ısı kayıp ve kazançlarının gerçekleştiği yapı elemanı bina kabuğudur. Isı yalıtımı hem tasarım aşamasında hem de mevcut binaların iyileştirilmesinde önemli rol oynar. Bina kabuğunun ısı köprüsü ve yoğuşma oluşturmayacak şekilde detaylandırılması bu aşamada çok önemli. Ayrıca bina kabuğunda ısı yalıtımının yeri de kabuğun performansını etkileyen önemli değişkenlerden. Bugüne dek yapılmış pek çok araştırma ve akademik çalışmada çeşitli değişkenler altında bina kabuğunun performansı modellenmiş ve ölçülebilmiş. Ayrıca gerekli ısı yalıtım kalınlıkları da bölgelere göre yönetmeliklerde belirtilmiş durumda. Bina kabuğuna ilişkin çeşitli detay çözümlerine pek çok akademik yayın, çeşitli oda yayınları ve sektör dergilerinden erişmek mümkün. Ancak bugün en çok karşılaşılan sorunlar uygulamadan kaynaklanan sorunlar olarak görülüyor. Uygulamalarda, özellikle mevcut binalarda yapılan yenileme çalışmalarında; montaj hataları, kalitesiz, eksik veya standartlara uymayan malzeme kullanımı, uyumsuz malzemelerin ısıl farklılıklar sonucu boyut değiştirmeleri ve bina kabuğunda hasar oluşumu, su yalıtımı ile ısı yalıtımı birleşim detaylarının iyi çözülememesi, yoğuşma sonucu hasar oluşumu, parapet üstlerinin korunmaması, pencere-duvar birleşimleri, bina dış köşe birleşimleri, balkon ve bina çıkmaları, dilatasyon derzlerinde detayların çözülememesi, yağmur suyu boruları, güneş kontrol sistemleri gibi cephedeki çeşitli sabit elemanların sisteme gömülmesi gibi pek çok sorunla karşılaşılıyor. Uygulamaların kurallara uygun bir biçimde yapılması, kontrol mekanizmalarının oluşturulması ve garanti koşullarının sağlanması sorunları büyük oranda çözecektir.
Isı yalıtımı alanında ülkemizdeki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Isı yalıtımı konusu, ülkemizde özellikle 2009 yılında yürürlüğe giren Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ile gündemde kalan ve oldukça önemsenen bir konu haline geldi. Bu konuda Türkiye’de pek çok firma faaliyet gösteriyor ve yalıtım malzemesi açısından kullanıcılara zengin bir ürün yelpazesi sunuluyor. TS 825 sürekli revize ediliyor ve bölgelere göre yönetmeliğin tavsiye ettiği toplam ısı geçirme katsayısı sınır değerleri düşürülüyor; dolayısıyla daha fazla ısı yalıtımı kullanımı teşvik ediliyor. Ancak ülkemizin hem ılıman kuşakta bulunması hem de son yıllarda etkisini gösteren küresel ısınma nedeniyle soğutma yüklerinin azaltılması, en az ısıtma yüklerinin azaltılması kadar önemli bir hale geldi. Bu nedenle bundan sonra yapılacak çalışmalarda ülke koşulları da göz önünde bulundurularak sadece ısıtma yüklerine yönelik çalışmaların değil, özellikle ülkemizdeki sıcak iklim bölgeleri için soğutma yüklerinin azaltılmasına yönelik çalışmaların ve uygulamaların da geliştirilmesi gerekiyor
Binalarda ısı yalıtımına ve genel olarak yalıtıma katkı sağlayacak “yeni nesil” uygulamalardan söz edebilir miyiz?
Isı yalıtım malzemeleri, soğuk ve ılımlı iklim bölgelerinde mekanın içindeki ısının kabuktan geçişini engelleyerek ısıtma enerjisi korunumu sağlıyor. Ancak, sıcak iklim bölgelerinde, aynı prensiple çalışan bazı ısı yalıtım malzemeleri bu kez mekan içinde aşırı ısınmaya sebep olarak soğutma yüklerinin artmasına sebep oluyor. Bu nedenle binalarda alınacak önlemler hem ısıtma hem de soğutma yüklerinin azaltılmasına katkı sağlamalı. Özellikle sıcak iklim bölgelerinde, bina kabuğunun genlik küçültme faktörü ve zaman geciktirmesi, dolayısıyla ısı depolama kapasitesi gibi özelliklerinin de göz önünde bulundurulduğu uygulamalara gereksinim var. Bu konuda, faz değiştiren malzemelerle ilgili henüz araştırma ve geliştirme aşamasında olan çalışmalar olduğu biliniyor.